Uzman Diyetisyen Şebnem Kandıralı Yıldırım, "Rafine (işlenmiş) veya basit karbonhidratlar; kepek, lif ve besin öğelerinden ayrılmış şekerler ve rafine tahıllardır. Bunlar arasında beyaz ekmek, pizza hamuru, makarna, hamur işleri (simit, poğaça, açma vb.), beyaz un, beyaz pirinç ve birçok kahvaltılık gevrek yer almaktadır.
Besin değerleri çok azdır, boşa alınan kalorilerdir ve mümkün olduğunca kaçınılmalıdır. Basit/rafine karbonhidratlar iştah hormonlarını etkileyerek obeziteye sebep olur.
Hızla sindirilirler, yüksek glisemik indeks ve yükleri kan şekeri seviyelerinde sağlıksız iniş çıkışlara ve sürekli yorgunluğa neden olur.
Rafine karbonhidratlar yediğinizde, kan dolaşımınız şekerle dolar ve bu da şekerin kanınızdan temizlenmesi için pankreastan ekstra insülin salınımını tetikler. Vücudunuz hemen ihtiyaç duyduğu şekeri kullanır ve bir miktarı insülin yardımı ile karaciğerinizde ve kaslarınızda glikojen olarak depolar, fazlası ise yağ olarak depolanır.
Tüm bu insülin, bir yemek sonrası, genellikle daha şekerli karbonhidratlar istememize ve açlık hissine sebep olur. Bu durum aşırı yememize, kilo almamıza, trigliserid seviyelerinin yükselmesine ve zamanla insülin direnci ile Tip 2 diyabet riski gelişmesiyle sonuçlanır" dedi.
Rafine karbonhidrat ve şekerin yüksek diyetlerle beraberinde yüksek tansiyon, kalp hastalığı, obezite, hiperaktivite, duygu durum bozuklukları ile bağlantılı olduğunu ifade eden Yıldırım, "Karın yağının fazlalığı, abdominal organları ve karaciğeri çevreler, insülin direnciyle ve diyabet riskiyle yakından ilişkilidir.
Şekerli/hamur işi yiyecekleri kesmek, daha ince bir bel çevresi yanı sıra daha düşük diyabet riski anlamına gelmektedir. Çok fazla basit karbonhidrat(şeker) alımı damarlarda inflamasyona (iltihaplanma) neden olur, arter duvarlara kadar zarar verebilmektedir. Arterler, kalbe oksijen bakımından zengin kanı taşırlar. İnflamasyon (ltihaplanma) koroner arter daralması için bir risk faktörüdür, bu da kanın kalbinize ulaşmasını zorlaştırır" diye konuştu.
Yapılan çalışmalarda çok yüksek oranda rafine ürün yiyen bireylerin en az yiyenlere kıyasla kalp hastalığına yakalanma risklerinin 2-3 kat daha yüksek olduğunu kaydeden Yıldırım, "Şeker bazı insanlar için bağımlılık da yapabilmektedir.
Eğlence amaçlı alınan uyuşturuculara benzer şekilde, şeker beyinin dopamin salınımına neden olur, bağımlılığa eğilimli insanlar için şeker oldukça bağımlılık yapabilmektedir. Rafine/işlenmiş karbonhidratlar bağışıklık sistemi ve kanser hücreleri içinde risk faktörüdür. Sitokinler, bağışıklık sistemini düzenleyen bağışıklık sisteminin hormon benzeri kimyasallarıdır.
İyi bakterilerin sayısını artırarak ve sitokin üretimini düzenleyerek, bağışıklık sistemimizin en iyi şekilde çalışmasını sağlarız, fakat basit rafine edilmiş karbonhidratlar, kandida gibi kötü bakterilerin gelişimini destekler, sitokinlerin normal işleyişini engeller ve kanser hücrelerini besler ve metastaza neden olur" açıklamalarında bulundu.
Besin değerleri çok azdır, boşa alınan kalorilerdir ve mümkün olduğunca kaçınılmalıdır. Basit/rafine karbonhidratlar iştah hormonlarını etkileyerek obeziteye sebep olur.
Hızla sindirilirler, yüksek glisemik indeks ve yükleri kan şekeri seviyelerinde sağlıksız iniş çıkışlara ve sürekli yorgunluğa neden olur.
Rafine karbonhidratlar yediğinizde, kan dolaşımınız şekerle dolar ve bu da şekerin kanınızdan temizlenmesi için pankreastan ekstra insülin salınımını tetikler. Vücudunuz hemen ihtiyaç duyduğu şekeri kullanır ve bir miktarı insülin yardımı ile karaciğerinizde ve kaslarınızda glikojen olarak depolar, fazlası ise yağ olarak depolanır.
Tüm bu insülin, bir yemek sonrası, genellikle daha şekerli karbonhidratlar istememize ve açlık hissine sebep olur. Bu durum aşırı yememize, kilo almamıza, trigliserid seviyelerinin yükselmesine ve zamanla insülin direnci ile Tip 2 diyabet riski gelişmesiyle sonuçlanır" dedi.
Rafine karbonhidrat ve şekerin yüksek diyetlerle beraberinde yüksek tansiyon, kalp hastalığı, obezite, hiperaktivite, duygu durum bozuklukları ile bağlantılı olduğunu ifade eden Yıldırım, "Karın yağının fazlalığı, abdominal organları ve karaciğeri çevreler, insülin direnciyle ve diyabet riskiyle yakından ilişkilidir.
Şekerli/hamur işi yiyecekleri kesmek, daha ince bir bel çevresi yanı sıra daha düşük diyabet riski anlamına gelmektedir. Çok fazla basit karbonhidrat(şeker) alımı damarlarda inflamasyona (iltihaplanma) neden olur, arter duvarlara kadar zarar verebilmektedir. Arterler, kalbe oksijen bakımından zengin kanı taşırlar. İnflamasyon (ltihaplanma) koroner arter daralması için bir risk faktörüdür, bu da kanın kalbinize ulaşmasını zorlaştırır" diye konuştu.
Yapılan çalışmalarda çok yüksek oranda rafine ürün yiyen bireylerin en az yiyenlere kıyasla kalp hastalığına yakalanma risklerinin 2-3 kat daha yüksek olduğunu kaydeden Yıldırım, "Şeker bazı insanlar için bağımlılık da yapabilmektedir.
Eğlence amaçlı alınan uyuşturuculara benzer şekilde, şeker beyinin dopamin salınımına neden olur, bağımlılığa eğilimli insanlar için şeker oldukça bağımlılık yapabilmektedir. Rafine/işlenmiş karbonhidratlar bağışıklık sistemi ve kanser hücreleri içinde risk faktörüdür. Sitokinler, bağışıklık sistemini düzenleyen bağışıklık sisteminin hormon benzeri kimyasallarıdır.
İyi bakterilerin sayısını artırarak ve sitokin üretimini düzenleyerek, bağışıklık sistemimizin en iyi şekilde çalışmasını sağlarız, fakat basit rafine edilmiş karbonhidratlar, kandida gibi kötü bakterilerin gelişimini destekler, sitokinlerin normal işleyişini engeller ve kanser hücrelerini besler ve metastaza neden olur" açıklamalarında bulundu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder