Kompulsif Biriktirme Hastalığı (İstifçilik - Dispozofobi)
İstifçilik veya istifleme hastalığı olarak da bilinen kompulsif biriktirme hastalığı konusu Masumlar Apartmanı isimli dizi yüzünden takıldı aklıma. Varlıklı, genç bir iş insanı olan Han karakterini oynayan Birkan Sokullu 2. bölümün sonlarına doğru bir çöp toplama arabasıyla çıktı piyasaya ve bir çöp kutusunu karıştırıp içinden mukavva parçaları, kağıtlar falan almaya başladı. Temizlik hastası olan 2 büyük kız kardeşine göre de, tek olarak da aklı başında biri gibi görünüyordu oysa. Böyle bir sorunu varmış meğer.
İstifleme ve beyin
"İstifleme" kelimesi, pek çoğumuzun aklına evinde çöp biriktiren insanlara dair haberlerdeki görüntüleri ve belgesel yapımlarını getirir. Psikologlara göre, insanların yalnızca küçük bir yüzdesi, “istifleme bozukluğu” olarak adlandırılan; aşırı biriktirme davranışının yarattığı stres halinden mustarip.
Ancak istifçilik, aslında, eşit olmayan bir kaynak arzı olduğu her an başlayan, tamamen normal ve adaptif bir davranıştır. Herkes istifleme davranışı gösterir; hatta en iyi zamanlarda bile istifçiliği düşünmeden de istifleme yapabilir. İnsanlar, mutfaktaki dolabında makarna veya baklagil saklamayı, çocuklar için çikolata saklamayı sever. Esasında tüm bunlar birer istiftir.
Çok uzun zaman önce, hayatta kalmanın, tüm yıl boyunca yorulmadan çalışarak derinlerdeki mahzenleri doldurmaya bağlı olduğu genellikle unutulur. Böylece bir aile, soğuk, uzun ve kaynak yetersizliği yaşanan bir kış boyunca hayatta kalabilecek kaynağa sahip olur.
Benzer davranış biçimi, tüm sonbahar mevsimini kabuklu yemişler toplayarak geçiren; bazılarını çeşitli yerlerde toprağa gömen gri sincaplarda da görülür. Böylelikle sincap, kışın zorlu koşullarına dayanabilecek kaynağı sağlamış olur. Çöldeki kanguru sıçanları yağmur yağdığında tohumları saklar ve daha sonra tohumları nereye koyduklarını hatırlayıp, kazarak çıkarır. Bir ağaçkakan kargası, kış mevsimine girmeden 10 binin üzerinde çam tohumu istifler ve dahası bunları nereye koyduğunu hatırlar.
İnsan davranışları ve bu hayvanların davranışları arasındaki benzerlikler yalnızca analojiler değildir. Bu benzerlikler, beynin, her zaman orada olmayabilecek kaynakları edinme ve depolama konusunda bizi motive etmesi için derinlemesine kökleşmiş bir kapasiteyi yansıtırlar. İstifçilik bozukluğundan mustarip olmak, bir salgında kaynak stoklamak veya sonbaharda fıstık saklamak; tüm bu davranışlar mantıktan ziyade daha çok güvende hissetme dürtüsü ile motive edilir.
Philosophical Transactions of the Royal Society B: Biological Sciences'da 2010 yılında yayımlanan ve hayvanlardaki besin istifi motivasyonunun fizyolojik mekanizmalarını ele alan bir araştırmaya göre, stres, beyne "istifleme" moduna geçmesi için sinyal veriyor. Araştırmada yapılan deneylerde, düzenli olarak beslenen bir kanguru sıçanının giderek tembelleşmeye başladığı görüldü. Ancak sıçan kilo kaybetmeye başlarsa; beyni, tohumların kafesin her tarafında titizlikle saklanmasına neden olan stres hormonları salgılaması için sinyal gönderir. Bunun yanı sıra komşu bir hayvan kanguru sıçanından tohum çalma davranışı gösterdiğinde de sıçanların istifçiliklerinin arttığı görüldü.
COVID-19 salgını ilk patlak verdiğinde, gerek sosyal medyada gerek yazılı ve görsel basında, market raflarının bir anda boşalmasıyla ilgili çok sayıda haber ve görüntüye tanık olduk. Dahası bunu yapanları ayıpladık bile. Ne var ki; fırsatını bulduğumuzda biz de alışveriş arabamızı normalden çok daha fazlasıyla doldurduk. Peki nasıl olur da; insanlar, başkalarını ihtiyacı olandan fazlasını aldığı için ayıplarken; aynı davranışı kendisi de gösterir?
Daha önce, panik alışverişinin ardındaki psikolojiyi ve insanların gerçeklik algısındaki kaymaları ele alan bir yazı yayımlamıştık. Panik durumlarında insanların aptalca görünen kararlar alıyor olmasının olağanlığı ve hatta kaçınılmazlığına değinmiştik. Peki istifleme davranışının ardındaki mekanizmayı beynimizin evrimiyle açıklayabilir miyiz?
ABD'deki Illinois Teknoloji Enstitüsü'nde psikoloji bölümünde doçent olan klinik psikolog Gregory Chasson, "Bu elden çıkarma zorluğu, genellikle yaşam alanını dolaşılamaz hale getiren önemli bir dağınıklığa yol açıyor, odalar tasarlandıkları amaç için kullanılamaz hale geliyor" diyor.
Gazeteler, dergiler, yemek kapları, ayakkabılar ve kablolardan şemsiyelere ya da şişe kapaklarına kadar. İyi durumda olan ya da aşırı kullanımla ömrü tükenmiş şeyler, istifleyen için değerli nesneler haline geliyor.
Bu, kadın-erkek, kültür ya da sosyo-ekonomik konum ayrımı gözetmeyen bir durum.
Journal of Psychiatric Research'te (Psikiyatrik Araştırma Dergisi) yayımlanan bir çalışmaya göre, bu kişilerin semptomları Covid salgını sırasında "belirgin şekilde kötüleşti".
Biriktirme dürtüsü
Bir diğer önemli özellik de bu bozukluğa sahip kişilerin nesneleri edinme ve saklama konusundaki güçlü dürtüleri.
Kanada'daki British Columbia Üniversitesi İşletme Fakültesi'nden doçent Christiana Bratiotis, "Bu sadece görebildiğimiz kaotik ortam değil, aynı zamanda bir şeyler satın alma, toplama ya da pasif olarak hayatınıza giren nesneleri biriktirme dürtüsüdür" diyor ve ekliyor:
"Bu nesnelere ilişkin sahip oldukları inançlar ve onlarla kurdukları güçlü duygusal bağ nedeniyle onları korumak istiyorlar."
Bratiotis, bazı hastalarının kendisine şöyle şeyler söylediğini belirtiyor:
"Bu eşyalar kız kardeşim için olduğu kadar benim için de çok şey ifade ediyor. Onlardan ayrılmak, kardeşimle tüm bağlarımı koparmak gibi olur."
Bratiotis, istifleyenlerin topladıkları eşyaların "onların kimliklerinin bir parçasını temsil ettiğini" söylüyor.
Ayrıca, bu nesnelere bir gün amaçlanan kullanımları ya da alternatif bir kullanım için ihtiyaç duyabilecekleri inancı da yaygınlık gösteriyor.
İstifçiliğin tehlikeleri
Bu sorunu görmezden gelmenin sağlık açısından tehlikeleri, fiziksel olanlar başta olmak üzere, aslında göründüğünden çok daha fazla ve ciddi.
Klinik psikolog Chasson, kompulsif biriktirme hastalığını, "her türlü tehlikeli ortama yol açabilecek, yangın, düşme, yaralanma tehlikeleri ve astım gibi hastalıklara yakalanma olasılığını artıran büyük bir risk" olarak niteliyor.
Bratiotis'e göre, ruh sağlığı açısından, bu durumdan mustarip kişileri sosyal olarak izole etme, "tembellik, ahlaksızlık veya kişisel standartların eksikliği sorunu olarak yorumlayan ve bunu ruh sağlığı sorunu olarak anlamayan toplum tarafından damgalanma" tehlikesi söz konusu.
Süreklilik
Çoğu kişi nesneleri güzel oldukları, güzel anılar çağrıştırdıkları için veya bir gün ihtiyaç duyulabilir diye saklama eğilimindedir. Evrimsel bakış açısından da esasen avcı-toplayıcılıktan geliyoruz ve nesneleri hayatımıza sokma ve saklama eğilimi taşıyoruz. Ancak bu bizi istifçi yapmaz.
Bunun bir davranış biçimi olduğunu ve bu nedenle "hafif düzeyden şiddetliye kadar değişen bir süreklilikte ortaya çıktığını anlamak önemlidir" diye açıklıyor Bratiotis.
Peki ne zaman kompulsif biriktirme vakasıyla, ne zaman sadece "koleksiyoncu ruhlu" bir kişiyle karşı karşıyayız?
Chasson, "Bazen bu çizgiyi çizmek zordur" diyor ve ekliyor:
"Ancak bireyde veya çevresindekilerde bozulmaya veya sıkıntıya neden olduğunda sorun haline gelir ve teşhis edilebilir."
Ayrıca evdeki günlük yaşamın dağınıklık ve birikme nedeniyle imkânsız hale gelmesi de önemli bir işarettir.
Adım atacak yer olmayan, tıka basa eşya dolu bir ev imgesi yanlış bir tasvir olmasa da en uç vakalar için geçerlidir. Televizyon programlarına konu olanlar da onlardır.
Daha doğru bir tasvir için, istifçiliğin ne zaman bir ruh sağlığı sorunu haline geldiğini değerlendirmede kullanılan kaynaklardan biri olan aşağıdaki fotoğrafa bakabilirsiniz.
Ortak genetik miras
İnsanlar da aynı şeyi yapar. Bu ortak genetik miras insanlarda, tuvalet kağıdı, su veya kuru gıda gibi kaynakları istiflemeye karar verdiğinde aktif olan beyin bölgelerinin; laboratuvardaki sıçanların istifleme davranışı gösterdiğinde aktif olan beyin bölgeleriyle aynı olduğunu ortaya koyuyor. Bu beyin bölgeleri ise, ihtiyaçları ve arzuları karşılamak için genellikle hedeflerin ve motivasyonların düzenlenmesine yardımcı olan orbitofrontal korteks ve nucleus accumbenstir.
Hatta bu sistemin zarar görmesi, anormal bir istifleme davranışına da neden olabilir. Beyninin frontal lobu hasar alan bir kişinin, aniden silah kurşunu biriktirme davranışı gösterdiği görüldü. Bir başkasında, başka insanların arabalarını "ödünç alma" davranışı görüldü. Beyin, ihtiyaç duyulan veya gerekli hissedilen öğelere erişim sağlamak için bu eski sinir sistemlerini kullanır.
Bu nedenle duyduğumuz haberler, marketlerdeki rafların boşaldığı veya bölge sakinlerinin haftalarca evlerinde mahsur kalacağı şeklinde bir paniğe yol açtığında, oluşan stres beynimizi stok yaptırmaya programlar. Bu durum, daha güvende ve daha az stresli hissetmenize neden olurken; herhangi bir acil durumda da tedarikli olmamızı sağlar.
Adil bir paylaşımdan çok daha fazlası
Öte yandan, insanlar kendi stoklarını organize ederken; başkalarının aşırı ürün almasına da üzülür. Bu durum, "kamusal mülkiyet trajedisi"nin bir versiyonu olan haklı bir endişedir; çünkü bir kamu kaynağının sürdürülebilir olabileceği beklentisi vardır. Ancak insanların kendileri için daha fazla alma eğilimi, kaynağı artık kimseye yetmeyecek kadar azaltır.
Örneğin, sosyal medyada başkalarını utandırarak, insanlar grupla işbirliğini sağlamak noktasında sahip olduğu az etkiyi de harcar. Sosyal bir tür olarak, işbirliğini geliştirmek ve birlikte çalışma konusunda grubun ortak çıkarlarına uygun hareket etmeyi garanti altına almak için insanlar, bin yıldır utandırma ve cezalandırma gibi yöntemler kullanmaya devam ediyor. Ve bu davranış biçimi gerçekten de işe yarıyor. Örneğin, twitter kullanıcıları, kâr elde etmek umuduyla 17 bin 700 adet el dezenfektanı istifleyen bir kişiyi eleştirerek adamın tüm el dezenfektanlarını bağışladığı bir sonucun ortaya çıkmasını sağladı.
İnsanlar endişelendikleri ölçüde istiflemeye devam edecekler. Adil bir pay olarak gördüklerinden fazlasını alan diğerlerini de utandırmaya devam edecekler. Her ikisi de uzun vadede birbirini dengelemek için evrimleşen normal ve adaptif davranışlardır.
Neden kaynaklanıyor?
Ancak nesnelerin birikmesi, sorunun yalnızca dışa vurumu ve görünen kısmı.
Bratiotis, "Dağınıklığın altında, hem mecazi hem de gerçek anlamda, bu sorunun daha az görünür olan, ama bu davranışın gelişimi için çok önemli itici güç olan kısımları var" diye açıklıyor.
Karar vermede zorlanma, mükemmeliyetçilik ve erteleme gibi bazı kişilik özelliklerinin bir araya gelmesi, bir bireyi istifçilik sendromuna yatkın hale getirebilir.
Bratiotis, "Bu insanların daha yavaş karar verme ve karar verdikten hemen sonra kararlarını sorgulama" özelliklerinden söz ediyor.
Bu bozukluğun tek bir nedeni olmadığını belirterek "Bu sadece evrimsel biyoloji, sadece genetik ya da nörobiyoloji değil, tüm bunlar rol oynuyor" diyor.
"Kompulsif bir istifçinin beyninin farklı çalıştığını" belirten Bratiotis, eşyalarını kaldırıp atmayı içeren görevleri yerine getirmeleri istenen kişilerin beyin taramalarında bu farklılıkların gözlemlendiğini söylüyor.
"Bu nedenlerin bazı yaşam deneyimleriyle ve özellikle de kayıpla ilgili deneyimlerle birleşmesinin bu sorunu tetiklediğini" belirtiyor ve bu sorunun orta yaşta belirginleşmesine rağmen çocuklukta veya yetişkinlikte gelişmeye başladığını vurguluyor.
"Araştırmalar, vakaların %50'sinden fazlasında sorunun 11 ila 20 yaşları arasında ortaya çıktığını gösteriyor."
Chasson, belirtilerin "Başkalarının çöp olarak gördüğü nesneleri saklamak gibi şeylerle kendini gösterebileceğini", ancak her şeyden önce düşünce süreci ve onları çevreleyen inançların etkili olduğunu belirtiyor.
Psikolog, istiflemenin daha sonra ortaya çıktığını, zira çocukların ileri yaşlara kadar bir şeyler toplama ve depolama imkanına sahip olmadığını söylüyor.
Tedavisi mümkün mü?
İstifçiliğin tedavisi henüz bulunamadı. Ancak en umut verici tedavi, bu konuda uzmanlaşmış bilişsel-davranışçı terapi (BDT).
Geniş anlamda BDT'nin amacı, insanların davranışlarını değiştirmek ve daha iyi hissetmelerini sağlamak için, düşünme biçimlerini değiştirmek.
Bratiotis, "Sonuçlar ılımlı denebilir, ama tamamen başarılı değil" diyor.
Chasson, tedavinin ayrıca "sonuçlarının şiddetini ve etkisini azaltmak ve (rahatsızlıktan mustarip kişinin) yaşam kalitesini iyileştirmek ve başarıları sürdürmek için müdahalelerde bulunmayı" amaçladığını vurguluyor.
"Ayrıca, kolaylaştırıcılarla kendi kendine yardım grupları veya farklı grup yaklaşımları gibi başka yöntemler de var" diye ekliyor.
Aynı şekilde, ailelerin ya da arkadaşların da yardımcı olmak için yapabilecekleri çok şey var.
Bratiotis öncelikle soruna karşı "suçlayıcı bir pozisyon almak yerine empati ve sıcaklıkla yaklaşmalı, 'sen' yerine 'ben' demek gerektiğini" söylüyor ve şu örneği veriyor:
"Bu evde yaşamandan endişe duyuyorum; çünkü zor bir dönemden geçtiğini biliyorum; bu koridoru kullanamıyorsun çünkü koridor tıka basa dolu ve düşmeni istemiyorum" diyebilirsiniz. Bu, "Bu koridoru temizlemen lazım, yoksa düşeceksin" demekten çok farklıdır.
Ayrıca, ne kadar iyi niyetli olurlarsa olsunlar, arkadaşların ve ailenin her zaman yardım etmek için en iyi kişiler olmadığını da kabul etmek önemlidir.
Yine de, istifçiye dışarıdan yardım arama ve güvence altına alma konusunda destek sunabilirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum KURALLARI: Hakaret içerici ve kanuni olarak suç teşkil edecek paylaşımlarda bulunmak yasaktır. Sorumluluk tamamen siz ziyaretçilere aittir.